Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


 
AnasayfaAnasayfa  PortalPortal  Latest imagesLatest images  AramaArama  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Said Havva'dan....İslâm'ın ve Müslümanların Hakim Olma

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
EBRAR
Admin
Admin
EBRAR


Mesaj Sayısı : 4
Kayıt tarihi : 01/04/08

Said Havva'dan....İslâm'ın ve Müslümanların Hakim Olma Empty
MesajKonu: Said Havva'dan....İslâm'ın ve Müslümanların Hakim Olma   Said Havva'dan....İslâm'ın ve Müslümanların Hakim Olma Icon_minitimeSalı Nis. 08, 2008 11:47 am

İslâm'ın ve Müslümanların Hakim Olma



1952 yılında Fransa'da Dışişleri Bakanlığfnın bir yetkilisi şu söz­leri söylüyordu : «Gördüğüm kadarıyla Avrupa için, komünizm bü­yük tehlike olarak gözükmemektedir. Zira onun devri artık kapan­mıştır. Gerçi bir tehlikesi vardır. Bu tehlike de sadece siyasî ve askeri olan bir tehlikedir. Bunun ötesinde bir tehlikesi yoktur. Bu öyle da­marlarımıza kadar işleyip bizi her bakımdan etkileyecek bir tehlike olarak gözükmemektedir. Ancak bunun ötesinde bir tehlike vardır. Bu tehlike bizi gerçekten tehdit etmekte ve köşeye sıkıştırmış bulun­maktadır. Bu, îslâmî tehlikedir. Müslümanlar, hemen her bakımdan bizim batı dünyamızdan farklı düşüncelere sahip bağımsız bir dün­yadırlar. Onların tarihî mirasları vardır. Bunlar bizden apayrı bir tarihi kültüre sahiptirler. Onlar bu halleriyle yepyeni bir dünya kur­maya daha layıktırlar. Hem bu güçlerini kazanmak için batılılaşma­ya veya başka bir medeniyyetin içerisinde ruhen erimeye gerek duy­madan, böyle bir dünyayı kurma imkanı ellerinde vardır.» (1)

Müslümanlar, bu rüyalarını gerçekleştirme fırsatını, sanayi ala­nında ilerlemekle sağlayacaklardır. Batılının bugünkü seviyesine böy­lece gelecektir. Geniş alanlarda sanayi ürünlerini bizzat kendileri üretir duruma gelirlerse, eski zengin miraslarına da kavuşurlar. Yer yüzüne yayılırlar. Buralardan da batı düşüncesini silip atarlar. Onların bütün yaptıklarını ise müzelik duruma getirirler, işte bunun en güzel örneğini Cezayir vermiştir. Biz uzun süre bunlara hükmettiği­miz halde, onları tarihi bağlarından koparamadık. Bir batı potasında eritmedik. Bütün çalışma ve çabalarımız sonunda bize kalan sadece büyük bir yorgunluk...

İslâm dünyası bugün, hayali bir servet olan siyah altının (Petrolün) üzerinde kurulmuştur. Bir de zorunlu görülen maddelerden yeni sınaî ürünlerinin hayaliyle yaşamaktadır. Ancak, tüm bunların boyunduruğundan kendisini kurtarıp da bağımsızlığını kazanınca, dağda, ovada ve düzde kendi sanayi alanlarını kurunca, tehlike bu­rada görülecektir.

Evet tarihi kaynaklarda bazı düğümler bulunmaktadır. Bu dü­ğümler henüz çözümlenmiş değildirler. Bundan dolayı da geçmişini bilememekte ve şaşkın bir halde dolaşmaktadır. Biraz da tembellik yatmaktadır işin içerisinde. Buna rağmen bunlar özgürlüğün ve ba­ğımsızlığın gelmesini canla başla bekliyorlar. Bundan ötürü tarihi­mizi iyi öğrenmek ve çöküş dönemlerinin sebeplerini iyi değerlendir­mek gerekir.

O halde gelin, bu İslâm dünyasına ne isterlerse verelim. Onların sanayi ve benzeri alanlarda ilerlememeleri, buna özenmemeleri için, gelin bunları destekleyelim. Eğer biz böyle bir plandan aciz kalırsak, bu dağılmış olanlar da cehalet zincirinden kendilerini kurtarınca, ar­tık batılının sanayi ürünlerinin kendisini durduramayacağına ina­nınca bunların önüne geçilemez. Bunu böyle yaptığımız takdirde, on­lar eski güçlerine kavuşacaklar. Sonuç batı medeniyetinin ve lider­liğinin çöküşü olacaktır. Onlar liderlik durumuna geçeceklerdir.»

2 - Lorns Braun diyor ki: «Biz değişik milletlerden korkuyor­duk. Fakat tecrübeler bu korkunun yersiz olduğunu göstermektedir. Bizler daha önceleri Yahudileri ve sarı ırkı yani Çinlileri korkula­cak kimseler sanırdık. Bir de Bolşevizm tehlikesinden endişeliydik. Fakat gördüğümüz odur ki, bu tehlikelerden hiçbirisi korkulacak tür­den değilmiş. Halbuki Yahudiler bizim dostlarımızmış. Bununla bir­likte gördük ki, onlara karşı olanlar bizim ebedi düşmanımızmış. Bir de Bolşevikler var. Bakıyoruz ki, ikinci dünya savaşı esnasında bun­lar bizimle antlaşmalıymışlar. Sarı toplumlara gelince, bakıyoruz ki oralarda da Demokratik ülkeler var. Bunlar, oranın güçlülüğünü yük­lenmiş durumdalar.

Fakat bizim için en gerçek ve korkulacak tehlike müslümanlardandır. Bunların güçlenmesi halinde tüm sömürülere son verecek yegane güç olacaklardır. İşte bu tehlikeyi göz önünde tutmak gere­kir. (2)

3 - Salazar da, kimi gazetecilerle yaptığı bir konuşmasında şu açıklamada bulunuyor: «En büyük tehlike şayet kendilerinden ko­nuşmak mümkün ise, müslümanlardır. Gerçek tehlike bunlardır. Dün­ya düzeninin yeniden değişmesi bunlar eliyle olacaktır. Biri ona der ki; onlar, bugün kendi aralarında ihtilafa düşmüşler ve çekişip dur­maktadırlar. O da buna cevap olarak der ki, endişem şudur: Korka­rım ki, aralarından biri çıkar da, onların bu çekişmelerini ve gözle­rini bize yöneltir.» (3)

4 - Marmadok Baksol diyor ki: «Müslümanlar ilk dönemlerin­de olduğu gibi, aynı ahlâk, medeniyet ve inançlarına dönerlerse, dün­kü hızla bugün de dünyaya yayılırlar. Zira boş dünya onların önü­ne geçecek bir güce sahip değildir. Onların medeniyeti gibi bir me­deniyete de tanık olmamıştır.» (4)

5 - Bermşadur da müslümanlardan söz ettiği bir konuşmasın­da şunları dile getiriyor: «Gerçekte bu zeki, cesur müslümanlar tüm bilim ve sanat eserlerini, şeref ve paye değerlerini bize bıraktılar.
Gerçekten bu müslümanlar, yüzlerce seneden beri derin bir uy­ku uyudular. Artık uyanmış ve: «İşte ben ölmedim, buradayım» di­ye seslenmektedir. Ben yeniden hayata döndüm. Artık ben, bundan böyle size boyun eğen bir köle değilim. Esen rüzgarlar ve kasırgalara da kapılacak değilim.»
Sonra devamla diyor ki: «Kim bilebilir ki, tekrar frenk beldele­rinde görüleceklerdir. Yine yakın bir dönemde belki, bu ülkelerin se­maları müslümanların tehdidinde kalacaklardır. Bunlar yine sema­dan inip dünya ile cihada ve savaşa gireceklerdir. Bu ikinci cihadları ya uygun bir zamanda veya tayin edilmiş döneminde olacaktır.

Gerçi ben, peygamberlik iddiasında değilim. Ancak bu söyledik­lerimin izleri artık gözükmeye başlamıştır. Çünkü bir çok ihtimaller bunu göstermektedir. Artık böylesi güçlü bir dalganın önünde ne bir zerre ne de başka bir şey kalacak değildir.» (5)

6 - Taynbi, "İslâm, Batı ve Gelecek" adlı bir konferansında şun­ları söylüyor: «Batı'ya karşı sürdürülen savaşların ve isyanların artık son bulduğunu sananlar bulunmaktadır. Bunun artık barışa dö­nüştüğünü sananlar vardır. Aslında tüm bu durgunluklardan sonra, İslâm için yeni bir dönemin başlamakta olduğunu sezmekte ve gö­rür gibi olmaktayım. İslâm, bu yeni döneminde değişik renk, ırk ve milletlerin oluşturduğu işçi sınıfı arasında yayılacaktır. Bu sınıflar komünizmi bırakacaklar, batılı efendilerine karşı kayacaklardır. Bu­nu sağlayacak olan da İSLÂM BİRLİĞİ olacaktır. Sultan Abdulhamid Han'ın öncülüğünü yaptığı bu İslâm birliği, bir gerçekleşmeye dursun, artık bir daha bunun önüne geçilemez. Zira bu anlamdaki çalışmalar hemen hemen tüm İslâm dünyasında sürdürülmektedir.

Gerçi bugün İslâm birliği uykusundadır. Ancak her zaman şunu hesap etmek zorundayız. Uyuyan, bir gün mutlaka uyanacaktır. Batı emperyalizmi ve sömürüsü karşısında işçi sınıfının ayaklanması ha­linde, beraberinde Islâmi ruh harekete geçecektir. Ashabı Kehf'in uy­kusuna yatan bu insanları yani müslümanları, batının bu ülkeler üzerindeki anlamsız baskıları uyandıracaktır. Bunlar bu baskılar ve sömürü sonunda kendilerine gelecekler, o zamanda çok ağır hesap soracaklardır.
Nitekim bunun böyle olduğunu gösteren iki tarihsel ilgi bulun­maktadır. Bu dönemlerde İslâm, batılılara gereken cevabı vermiş, üs­tünlüğünü ortaya koymuştur. Dört Raşit Halife döneminde müslümanlar, Bizans'a karşı, Suriye ve Mısır'ı savunması bunu gösteren bir örnektir. Bunlar yani Bizanslılar, Suriye ve Mısır üzerinde yak­laşık bin yıl hüküm sürdüler. Nureddin ve Salahaddin Eyyubî dönem­lerinde ve Memluklar zamanında ise Moğol ve Haçlı ordularına karşı tüm İslâm ülkeleri korunmuştur.

İşte karşınızda iki tarihi olay. O halde günümüz devletlerinin arasında meydana gelen bu çekişmeler ve savaşlar, müslümanın uyan­masını sağlayabilir. Bu da tarihte görüldüğü gibi müslümanlann ilk tarihi dönemdeki rollerini oynamalarına neden olur. Daha sonra da haçlı zihniyetiyle hareket eden bu kişi, sözünü şöyle tamamlar: «Te­mennim odur ki, bu, hiç bir zaman gerçekleşmesin.»

7 - Losrob Stuvard, "Günümüz İslâm Dünyası" adlı kitabında şunları yazıyor: «Biz batılıların kanaati şu merkezdedir. Müslüman­lar üzerinde en etkin olay, hilafettir. Hacc değildir. Halbuki bunlar işin farkında değiller. Sadece hilafet olayı müslümanlar üzerinde et­kili olan bir şey değildir. Aslında Haccı hiç bir zaman küçümsememek gerekir. Müslümanlar Hac görevi için değişik bölgelerden ve yer­lerden toplanıp geliyorlar, burada güçbirliği halinde gözüküyorlar. Aralarında renk, ırk ve dil farkına bakmaksızın birbirleriyle kucaklaşıyorlar. Dertlerini dile getiriyorlar. Bu onların en büyük siyasi kongreleridir.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://tawhed.yetkin-forum.com
 
Said Havva'dan....İslâm'ın ve Müslümanların Hakim Olma
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: EDEBİYAT :: Alimlerin Makalelerinden İktibaslar-
Buraya geçin: